Su, tüm canlıların yaşamını sürdürebilmesi için temel bir ihtiyaçtır ve insan kullanımı, enerji üretimi, tarımsal sulama, ekosistemin devamlılığı gibi pek çok sektörde hayati bir rol oynar. Nüfus artışı, tatlı su kaynaklarının kirlenmesi ve iklim değişikliği gibi faktörler, su kaynakları üzerindeki baskıyı artırmakta ve insanları alternatif içme suyu kaynakları aramaya yönlendirmektedir.
Su kıtlığı, gelecekte dünyanın en önemli sorunlarından biri olacaktır. Son 50 yılda su çekimi üç katına çıkarken, kaynakların miktarı aynı kalmıştır. BM verilerine göre, şu anda 1,4 milyar insan temiz içme suyuna erişememekte ve su kıtlığı çeken bölgelerde yaşayan insanların sayısının 2025’te altı kat artması beklenmektedir. Her gün 4 bin çocuk, kirli suya bağlı hastalıklar nedeniyle hayatını kaybetmektedir.
Deniz suyu yani tuzlu su, dünya yüzeyinin %70’ini kaplamakta ve toplam su varlığının %96,5’ini oluşturmaktadır. Ancak deniz suyu, %3,5 oranında tuz içerdiği için doğrudan kullanılabilir değildir. Yine de çeşitli işlemlerden geçirilerek elde edilen arıtılmış su sanayi, endüstri, turizm ve bazı evsel kullanımlar gibi alanlarda değerlendirilebilmektedir.
Deniz Suyu Neden Tuzludur?
Deniz suyu, içerdiği yüksek tuz oranı nedeniyle tuzlu bir yapıya sahiptir. Bunun temel sebebi, nehirler ve yer altı sularının, yeryüzündeki kayalardan ve topraklardan mineralleri, özellikle sodyum ve klorür gibi tuzları taşıyarak denizlere getirmesidir. Bu mineraller, deniz suyunda birikerek yüksek tuz konsantrasyonlarına yol açar. Deniz suyu buharlaşırken tuzlar geride kalır ve bu süreç devam ettikçe tuz oranı daha da yoğunlaşır. Ayrıca, okyanus tabanındaki volkanik faaliyetler ve hidrotermal menfezler de deniz suyuna tuz eklenmesine katkıda bulunur. Biraz önce de bahsettiğimiz gibi ortalama olarak deniz suyunun %3,5’u tuzdan oluşmaktadır.
Deniz Suyu Kullanımının Tarihsel Gelişimi
Özellikle 17. yüzyıldan itibaren gemilerde basit distilasyon yöntemleriyle deniz suyu içme suyuna dönüştürülmüştür. Modern anlamda deniz suyundan içme suyu elde edilmesi, 19. yüzyılda başlamıştır. Osmanlı Devleti döneminde Hicaz bölgesindeki su ihtiyacını karşılamak amacıyla deniz suyu arıtma çalışmaları yapılmıştır. 1894 yılında Cidde’de deniz suyunu tatlı suya dönüştürmek için bir istasyon kurulmuş, ancak bu istasyon zamanla yeterli gelmediği için daha fazla tesis kurulmuştur.
Deniz suyunun arıtılarak kullanılmasına yönelik çalışmalar, özellikle su kıtlığı çeken diğer bölgelerde de büyük önem kazanmıştır. 20. yüzyılın başlarından itibaren deniz suyu arıtma tesisleri kurulmaya başlanmış ve bu alanda önemli ilerlemeler kaydedilmiştir. Örneğin, 1928’de Hollanda Antilleri’nde kurulan deniz suyu arıtma tesisi, modern tuzlu su arıtma teknolojilerinin ilk örneklerinden biri olarak kabul edilir. 1930’larda Mısır’da ve 1938’de Suudi Arabistan’da benzer tesisler kurulmuştur. Bu dönemdeki teknolojiler, bugünkü ileri membran teknolojilerine kıyasla daha ilkel olsa da deniz suyu arıtma ihtiyacını karşılamak için büyük bir adım atılmıştır. Özellikle Orta Doğu ve Kuzey Afrika gibi su kıtlığının yoğun olduğu bölgelerde, deniz suyunu tatlı suya dönüştürme projeleri hızla yaygınlaşmış ve 21. yüzyılda bu teknoloji, su ihtiyacını karşılamada hayati bir rol oynamaya başlamıştır.
Deniz Suyu Tuzdan Nasıl Arındırılır? Desalinasyon Nedir?
Tuzlu suyun arıtılarak içilebilir hale getirilmesi, deniz suyu tuzdan arındırma (desalinasyon) teknolojisi ile mümkündür. Ancak desalinasyon yöntemi oldukça yüksek enerji maliyetine sahiptir. Termal distilasyon ve ters ozmoz (reverse osmosis) gibi yöntemlerle yapılan arıtma işlemleri, enerji tüketimini ve dolayısıyla maliyetleri artırır.
Ters osmoz deniz suyu arıtma yöntemi, deniz suyunu arıtmak ve tuzdan arındırmak için kullanılan etkili bir yöntemdir. Bu işlemde, deniz suyu yüksek basınç altında yarı geçirgen bir membrana doğru itilir. Membran, su moleküllerinin geçişine izin verirken, tuz ve diğer mineral parçacıklarını geri tutar. Sonuç olarak, tatlı su membranın diğer tarafına geçerken tuzlu su ve atık maddeler geride kalır. Desalinasyon teknolojisi, özellikle kuraklık yaşayan bölgelerde ve suya erişimin zor olduğu yerlerde ciddi bir alternatif olarak değerlendirilmektedir.
Ne yazık ki iklim değişikliği, su kıtlığı sorununu daha da perçinlemektedir. Okyanuslar daha fazla buharlaştıkça, yağışlar genellikle kutup bölgelerine yağmakta ve tatlı su kaynakları dengesiz şekilde dağılmaktadır. Bu nedenle, su yönetimi ve arıtma teknolojilerine yatırım yaparak su kaynaklarını korumak her zamankinden daha önemli hale gelmiştir.
Deniz Suyunu Arıtan Ülkeler Hangileridir?
Günümüzde deniz suyu arıtma, özellikle kuraklık yaşayan ve denize kıyısı olan ülkeler için önemli bir alternatif haline gelmiştir. Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Kuveyt, Libya, Katar gibi Orta Doğu ülkeleri ile Amerika Birleşik Devletleri, İspanya, Japonya ve Singapur gibi birçok ülke, deniz suyu arıtma projesi doğrultusunda çeşitli tesisleri kurmaya ve kullanmaya yönelmiştir. Bu teknolojiler, artan su talebine ve kıtlığına karşı önemli bir çözüm olarak değerlendirilmektedir.
Sonuç olarak, mevcut su kaynaklarının korunması ve sürdürülebilir kullanımı, küresel bir öncelik haline gelmiştir. Deniz suyu arıtma teknolojileri, su kıtlığı ile başa çıkmada önemli bir araç olsa da, sürdürülebilir bir gelecek için doğal kaynakların korunması ve suyun verimli kullanımı konusunda tüm dünya ülkelerinin işbirliği yapması gerekmektedir.
KAYNAKÇA:
2. Lattemann S., Kennedy M. D., (2010). Schippers J.C, Amy G., Global Desalination Situation, Sustainability Science and Engineering, Volume 2, Elsevier B.V., Sayfa 7-38.
3. WWAP (World Water Assessment Programme).,(2012). The United Nations World Water Development Report 4: Managing Water under Uncertainty and Risk. Paris, UNESCO
4. https://yesilgazete.org/denizden-su-aritma-hem-maliyetli-hem-cevresel-tahribat-nedeni/
5. https://www.youtube.com/watch?app=desktop&v=lNsI5f7YjrA&ab_channel=DWT%C3%BCrk%C3%A7e
6. https://www.youtube.com/watch?v=ogaqWLeAU6I&ab_channel=EvrimA%C4%9Fac%C4%B1